12 Eylül 2010 Pazar

Bitti...




Referandum bitti, Dünya Basketbol Şampiyonası bitti... aşağıda gördüğünüz Black Label ve köpüklü şarabımız da bitti... Oh be! Oh beeeeee!!!!

Tekrar insan gibi yaşamaya dönelim.
Nasıl bir bayramdı anlamadım. bir büyüğümün elini öpemeden, kafama kolonya dökemeden, bir tanecik şeker yiyemeden bitti her şey...

Buradan yakında ve yakımda emeği geçen Doruk Engin ve Ömer Murat'a teşekkür ediyorum. Bir an olsun yakınımdan ayrılmadılar, hayatımızın 5 gününü beraberce yaktık...

Referandum sonucunda bir çok kimse mutlu olamadı. Elbette demokrasilerde herkesi mutlu etmek mümkün değildir. Bundan sonra yapılması gereken metanetle karşılama ve karşı çıktığınız ya da savunduğunuz düşüncelerin altını kuvvetli argümanlarla doldurarak sesinizi duyurmaya devam etmeye çalışmaktır. En azından ben öyle yapacağım.

Sonuçta hepiniz apolitik olmadığınızı aylardır sosyal paylaşım ağlarından yaptığınız propaganda ile kanıtladınız. Demek ki söyleyecek bir çok şeyiniz vardır, olmalıdır, olacaktır. Bu uğurda sizlere tek bir sözü hatırlatarak seviyeyi yükseltmeyi hedefliyorum...
Voltaire tartışma esnasında karşısındakine söyler bu sözü;
"Söylediklerinizi onaylamıyorum ama bunu söyleme hürriyetinizi ölene kadar savunacağım"

Bunu aklımızdan çıkartmadan saygılı ve seviyeli bir biçimde, yani o her iki tarafında diline pelesenk olmuş "demokrasi" bağlamında konuşmaya devam edersek daha güzel bir yerlere varabileceğimize eminim...

Çok basit bir şeyi hatırlatmakta fayda var. Bu ülkede bundan sonra da seçimler yapılacak ve sizlerin seçme ve seçilme hakkınız baki kalacak. Bugün bu kanallardan yaptığınız gibi yine propaganda yapmak, sesinizi duyurmak ve kamuoyu oluşturma hakkınız da mevcuttur, ama bunu seviyeli bir biçimde yaptığınız zaman dünya daha yaşanılası bir yer alacaktır.

Hiç kimsenin karşıt düşüncedeki bir insana "Salak" deme hakkı yoktur, olmamalıdır, olamaz... Yapmayı düşündüğünüz ya da yaptığınız bu şey size hiç bir şey kazandıramaz.

Kimliğinizi ya da düşüncelerinizi bir kenara bırakmadan şunu kabul etmeniz lazım.
Siz bir insansınız. İnsanın en önemli özelliği bilinçli olmasıdır. Bu bilincinizin size verdiği yetkiyi kullanarak önce diline, dinine, ırkına, düşüncesine, teninin rengine bakmaksızın bütün insanlara saygı duymak, onların yaşama hakkını savunmak zorundasınız. Aynı saygıyı tüm canlılara, hayvanlara ve bitkilere de duymalısınız. Bu sizin en önemli insani özelliğinizdir. Bunu yapmak, bu eğilimde davranmak zorundasınızdır. İnsan olmanın gerekliliği budur.

Eğer beğenmediğiniz bir düşünce sistemi ya da bir sisteme inanmış bir insan varsa amacınız onu yenmek değil, ona, sizin için yanlış olanı anlatmak olmalıdır. Belki de onu düşüncelerinden vazgeçirebilirsiniz. Kim bilir belki o sizi vazgeçirecek, beğenmediğiniz düşünce sisteminin ondan daha büyük bir savunucusu olacaksınızdır.

Şimdi de basketbol...
Yukarıda söylediklerimin hepsini yutup "Kevin Durant adam değilsin" desem ne olur sanki... Biliyor musunuz; maç esnasında kapı çaldı, gittim açtım, karşımda Kevin Durant. "Abi çok özür dilerim, geçebilir miyim bahçeye doğru, 24 saniye süremin dolmasına 4 saniye kaldı" dedi. Bahçeye çıktı ve bizim şaşkın bakışlarımızın arasında topu fırlattı. bir kaç dakika sonra televizyonda basket oldu. Cihangir'den Ataköy'e. Yuh Kevin Durant YUH!

Her ne olursa olsun Türkiye A Milli Basketbol Takımı tarihinde ilk defa final oynadı ve bize basketbolu bir kere daha sevdirdi. Umarım finale kadar izleyiciyi gerek ekran başında gerekse salonda tutan Milliler basketbolun gelişimine katkıda bulunmuşlardır.

Bu arada Türkiye A Milli Takımları'ndan herhangi biri takım sporlarında daha önce final oynamamıştı. Bu uğurda da başarıdır.

Ve maçın ardından madalya töreninde Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan'ı yuhalayan Sinan Erdem'de bulunabilme şansına haiz kimi seyirciler. Lütfen bu yazıyı baştan bir kere daha okuyun...

Kimseye bir şey öğretmek, kimseye ahkam kesmek hedefinde değilim. Ben ateş olsam cürümüm kadar bile yer yakamam, ortamda nem çok be çoktan çürümüşümdür.
Ben bugün böyle düşündüğüm için bu yazıyı kaleme aldım. Hafta benim için böyle bitmişti, yeni hafta benim için böyle başladı. Son söz...

Kevin Durant, kapıyı kapatsaydın bari giderken, ceryan yaptı sabaha kadar, tırık olmuşuz...

Düzeltme ve özür: Sevgili dostumuz Burak Tezcan'In uyarısıyla bir düzeltme yapmak şart olmuştur. Yukarıda "Bu arada Türkiye A Milli Takımları'ndan herhangi biri takım sporlarında daha önce final oynamamıştı. Bu uğurda da başarıdır." yazmıştım. Bilgi eksikliğinden kaynaklanan bu yanlış bilgi Burak Tezcan tarafından düzeltilmiştir. Türkiye A Milli Plaj Hentbol Kadın ve Erkek takımları finale kalmışlar. Doğru bilgi için Burak Tezcan'a teşekkür ediyor, yanlış bilgi için tüm okuyanlardan özür diliyorum. (Not: Bilerek kadın yazdım)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder