12 Şubat 2010 Cuma

Anılar-4

Senelerden 96. Ankara’dayız. Kara şehir, bizi ayakta tutan alkol ve muhabbet… Okula gitmediğimiz zamanlar (ki hayli fazla) çıldırana kadar muhabbet ediyoruz. O kadar. Boş adamız yani.

Tenedos diye bir kafe vardır, hala var mı bilmiyorum, Kocatepe camisinin karşısında, güzel canlı müzik yapılıyor akşamları ama alkolün olmadığı bir yer, sadece kanyaklı bir kahveleri var o da gereksiz pahalı ve bir insan kaç tane kahve içebilir ki müzik dinlerken. Biz şarkı aralarında karşı bakkala gidip bira içiyoruz hızlı hızlı, rezillik paçalarımızdan akıyor yani.

Neyse efendim, Tenedos’ta çeşitli gruplar çıkıp müzik yapıyorlar, enfes… Bir akşam gene Tenedos’a gidilecek, ben ve Kerem Beyit “Biz gelmeyeceğiz bira içeceğiz” dedik ve ayrıldık gruptan. Ayrılmaz olaydık. Ertesi günkü buluşmamızda “Siz salaksınız oğlum! Manyak bir grup çıktı dün akşam inanılmaz müzik yaptılar. Salaklar bira içeceğiz diye gelmediniz. Malsınız siz” gibi serzenişlere maruz kaldık. “Ulan ne grupmuş be, salak olduk durduk yerde. Sanırsın Pink Floyd’u kaçırdık” dedik bizde tabi erkekliğe pislik bulaştırmamak adına. “Oğlum Asiaminör diye bir grup çıktı inanılmazlar. Siz hakikaten salaksınız. İki karı göreceğiz diye…” devam edip gitti konuşmalar. Biz de utandık, sıkıldık. Asiaminör o zamanlar yeni başlamış müzik hayatına kimse tarafından tanınmıyor. Tanıyan tanıyor tabi ama biz değil. Adamların gerçekten dehşet müzik yaptığını bilmiyoruz biz yani.

Bir kıskanma durumu yok tabi ortada ama arkadaş bir insan sürekli Asiaminör’den bahseder mi? Ortama bir kız geliyor, bunlar başlıyor “Asiaminör şöyle güzel grup, böyle güzel çalıyorlar, inanılmaz, enfes, dinlerken kendimden geçtim, ruhum dinginleşti” falan derken kızları ablukaya alıyorlar. Kızlarda bunların ağzının içine düşüyor arkadaş. Biz Kerem’le kafaları yiyoruz tabi. Bir Asiaminör bir insanın moralini bu kadar bozabilir yani… Derken gazetede çat diye o sayfa çıkıyor karşıma. Asiaminör İXİR barda… “Tamam” diyorum Kerem’e, “Bulduk Asiaminör’ü. Cuma akşamı İXİR’e gidiyoruz.”

İxir Reşit Galip’te kalburüstü bir mekan. Zaten bir bar Reşit Galip’te ise pahalı olduğunu biliyoruz. Sakarya’dan en fazla Tunalı’ya giden bizler için gidilen bir yer değil yani, ama gideceğiz hem para mühim değil.

Para mühim değil çünkü ben ve Kerem o zamanlar bizim topluluğun en iyi kazanan iki adamı. Ben özel ders veriyorum ortaokul öğrencilerine, Kerem’de bir yerlere bir şeyler çiziyor. Her hafta Cuma günleri paramızı alıyoruz, zamanlama mükemmel yani. Biz çarşambadan başladık bizim gruba havayı basmaya. Kerem, “Biz hasadın parasıyla gönlümüzü hoş edeceğiz Cuma günü. Sizin gibi kanyak kahve içerken değil, viskimizi yudumlarken dinleyeceğiz Asiaminör’ü” diyor ben de “Whisky on the rocks” diyorum… Nasıl mutluyuz anlatamam.

Cuma oldu efendim biz çekmişiz gömlekleri, önce biraz bira içtik Sakarya’da ardından dönerlerimizi yedik, bir kısmet çıkar diye de soğansız yiyoruz dönerleri, sonra çıktık yola, Reşit Galip’e gidiyoruz.

Şöyle betimleyebilirim gittiğimiz mekanı, barın kapısına geliyorsunuz, zili çalıyorsunuz, kapının üzerinde küçük bir pencere açılıyor, adam sizin kılığınızı kıyafetinizi beğenirse içeri alıyor. Aynen girdik biz içeri sağlıklı bir şekilde. Hemen garson yanaştı yanımıza, “Randevumuz var mıydı efendim?” dedi, “Yok” dedik biz haliyle “O zaman sizi bara almak durumundayım efendim, masalarımız dolu canlı müzik var çünkü” dedi. “Tabi efendim ne demek” dedik, oturduk bara. Tamam iyi para kazanıyoruz dedik ama öyle bir ücret tarifesi yok hani. Şu günün kurunda bira 15 lira falan. Bırakın whisky on the rocks falan birayı yudumlayarak içiyoruz. Ama önemli değil, takmıyoruz kafamıza çünkü Asiaminör dinleyeceğiz, Uygarlar, Boralar çenelerini kapatacaklar.

Bir müddet sonra Asiaminör sahne aldı, alkış kıyamet kopmadı tabi, ortam çok elit çünkü herkes masalarında “pıtpıtpıt” diye alkışlıyor grubu, bizde öyle yaptık tabi. Sahnede bir hammond organ var, bir kontrbas bir de bayan bir solist. Güzel caz müzik yapmaya başladılar bizde keyifle dinliyoruz.

“Vay be” diyorum o an Kerem’e dönüp, “Ne güzel grupmuş, heriflerin bahsettikleri kadar varmış.” Kerem cevap veriyor; “Evet abi, iliklerime kadar müzik doldum valla.”

“Yalnız” diyorum “Uygarlar kanundan falan bahsetmişlerdi” diye soruyorum Kerem’e, Kerem “Herhalde sonra çıkacaklar, bak şuradaki herif sürekli gruba müdahale ediyor” diye en ön masada oturan adamı gösteriyor.

İlk arasını verdi grup ben de tuvalete yollandım. Elit barın elit tuvaleti, adam var tuvalette, sana kapı açıyor… biz Sakarya’daki barlarda sıra bekleyip tuvalete girmeyi, hijyen dolayısıyla kapı koluna bile dokunmamayı, muslukları ayağımızla açmayı şiar edinmişiz burada adam bana tuvaletin kapısını açıyor, tuvalet daha temiz benim öğrenci odamdan. Girip yatacağım o derece, zaten Asiaminör’ün sarhoşluğu içindeyim. Tuvaletin çıkışında afişler gözüme çarpıyor o an… Asiaminör’ü görüyorum, grubun bizim dinlediğimiz grupla alakası yok. Kadın yok grupta, kanuncu adam var, üflemeci bir Yahya Dai var ama kadın yok, keman var… ve Perşembe günleri.

Hemen koşup biramı fondip bitiriyorum. Kerem’e durumu anlatıyorum, yavaşça kalkıyoruz mekandan. Tekrar sahneye çıkmakta olan grubu “pıtpıt” diye alkışlayıp kafalarımızla teşekkür ediyoruz ve çıkıyoruz bardan. Cebimizdeki paraya bakıyoruz çok sıkarsak Sakarya’da Gölge’ye girebiliriz. Birbirimize söz veriyoruz durumu kimseye anlatmamak için…

Sizi Asiaminör’le yalnız bırakayım…


http://www.youtube.com/watch?v=Bvo0HyrxUSQ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder