3 Şubat 2010 Çarşamba

Kulak Sürçmesi

Banyodan çıktıktan sonra insanlara ne denir?
Anneannem "Çabuk giyin oğlum üşüme." derdi. Ondan sonra da harala gürele havluyla kafama girişip kurulamaya çalışırdı saçlarımı. Evet girişirdi, saçı kurulamak adına hunharca bir şiddet uygulardı benim kafama, kim bilir belki de saçlarımın seyrek olması bu yüzdendir. Bir de tabi bayram sabahlarında ziyarete gittiğimiz aile büyüklerinin kolonya dağıtırken elini uzatan çocukları kale almayıp kafasına kolonya dökenleri vardır; bir kuşağın saç özürlü olması belki de dini bayramlarımızdır.
Neyse uzaklaşmayalım konudan ama bu kellik müessesesine döneceğim ileride. Ama banyodan çıkana ne denir?

"Sıhhatler olsun." en güzel cümle... Banyo yaptın, vücudunun pisliği gitti, mikrop kapma, bakterilerle boğuşma olasılığının yüzdesini indirdin, mis gibi oldun, temizlik sağlıktır sıhhattir anlamına gelir bu cümle…

İlk ne zaman duyduğumu hatırlamıyorum “Saatler olsun” cümlesini ama bana çok mantıklı gelmişti. “Saatler olsun”; yıkandın, tertemiz oldun, mikroplarından arındın, umarım uzun saatler boyunca temiz kalırsın anlamına gelir. Benim için bu anlama gelir.

Pazar geceleri fenomendi benim için. Parliament Gece Sineması başlamadan evvel gidip banyomu yapardım, mevsimine göre meyve soyardı annem, ben de banyodan yeni çıkmanın verdiği rahatlıkla kah Gecenin Rengi, kah Batman, kah Dick Tracy filmlerinin içine dalardım.

Yine bir pazar gecesi banyodan çıkmışım, annem meyve soyuyor, babam ufak ufak çayını yudumluyor, attım kendimi en sevdiğim koltuğa en güzel pozisyonda başlayacak birazdan Gremlinler başlayacak… Üzerimden daha buharlar çıkıyor, süperim anlayacağınız…

Annem soyduğu meyvelerden başını kaldırıp “Saatler olsun oğlum” dedi. “Boş ver anne, yarın öğlene kadar idare etsin yeter, okuldan çıkınca kaykay yapacağız terleriz nasıl olsa” dedim anneme…

Kararlılığa bakar mısınız! Yarın öğlene kadar idare etsinmiş… İdare edecek olan ne? Temizlik, paklık… Annem bıçağı falan bıraktı tabi haliyle, “Oğlum? Ne idare edecek yarın öğlene kadar?” diye sordu şaşkınlıkla. O an Linda Ronstadt All My Life adlı şarkıyı söylemeye başlamış televizyonda. Adam kadının sigarasını yakıyor New York’ta bir çatıda, Parliament gece mavisi bir renk gecede… “Anne film başlıyor Allah adını verdim sus, sonra konuşuruz, gremlinler bu başka bir şeye benzemez” dedim. Ben bir keresinde Kara Şimşek başladığı için misafirliğe gelen komşuları evden kovmuştum, ciddiyim yani olayda…

Annem ilk reklamlara kadar bekledi herhalde, dalgın dalgın televizyona bakarken gördüm arada hep onu, ne meyve soyuyor, ne başka bir şeyle ilgileniyordu. Adeta hayata küsmüştü kadıncağız. İlk reklamda “Borga? Neyin idare etmesini istedin sen biraz önce?” sordu hemen, “Annem saatler olsun demedin mi? Yarın Boralarla kaymaya gideceğiz okuldan sonra, o kadar saat idare etse yeter benim için. Allah Allah nedir ki?” diye çıkıştım kadıncağıza.

Baba göbeğini tuta tuta gülmeye başladı. Anne oğlunu düzeltmeye çalıştı…

“Oğlum o ‘Saatler olsun’ değil, ‘Sıhhatler olsun’dur. Yani ‘sağlıklı oldun hep böyle olsun’ anlamındadır.” Dedi anam anam kadın anam…

“Ya anne boş versene ya!” dedim ama içim kan ağlıyor. Bunca yıl, bunca yıl dediğim kendimi bildim bileli, bir kulak sürçmesinden ötürü yanlış bir inanışa mı sahip oldum ben. “Saatler olsun” muş… “Hakikaten ne saçma!” diye hayıflandım. Hiçbir şey anlamadım Gremlinler’den. Manyak mısınız? Neden yiyecek veriyorsunuz hayvanlara gece gece. Al işte… Ayrıca o hayvanı neden besliyorsun ki? Kızdırmayın beni.

İşte böyledir kulak sürçmeleri benim hayatımda. Bir şeyi yanlış anlarım, ama yanlış anladığımı kabul etmem, onu anlamlandırır, ona değer yüklerim. Değer yüklemem, o anlayışıma değer veririm…

Bir önceki gün deli gibi yağmur yağıyor. Bizim binanın yanındaki bakkala gittim. Girdim içeri, alacaklarımı aldım, dışarı çıkıyorum, bakkal abi (adı bu adamın; “Bakkal abi”) “Şemsiyemiz var mı ağabeycim?” dedi. “Adama bak ne iyi yürekli.” Diye düşündüm. “Yok be abi, hemen yanda oturuyorum ben.” Dedim.

“Yok ben bir daha gelip gitme diye söylemiştim.” Dedi. İşler burada sarpa sarıyor benim için… “Abi boş ver ya, yağmurluğun kapüşonunu taktım mı ‘bana mısın’ demiyor” dedim bakkal abiye.

“Evet, evet tamam… Tabi, evet” dedi bilinçsiz, sadece bir şey söylemek için. Eminim “Nereden geldi bu zibidiler mahallemize, ne içiyor bunlar gündüz vakti?” diye düşünmüştür.

Dayanamadım, “Abi sen ne dedin bana?” diye sordum… “Abi ben sana ‘Başka bir isteğimiz var mı’diye sormuştum” dedi. “Haaa! Anladım. Yok abi teşekkür ederim.”

Şemsiyemiz var mıymış?

Parliament Gece Sineması Kuşağı’nın müziğiyle buluşturayım sizi bari, nostalji olsun:



müzik - linda ronstadt - all my life | izlesene.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder