23 Aralık 2009 Çarşamba

Zamanla Geçer

Böylesine hayat kurtarıcı bir cümlecik görmedim. Bir taraftan bir arkadaş anlatır arkadaşına, öteki dinler, başıyla onaylar, gözleriyle ilginç mimikler yapar, "Bence şöyle olur" ya da "Ama arkadaşım o da hata yapmış ama" falan der sonuçta dinleyen adam bu cümleyi koyuverir masanın kenarına... "Zamanla Geçer!"

İşte ben o an tükeniyorum.
Zaten psikolog ya da danışman falan olmazdı yeryüzünde herhalde bu cümleyi kurmayan insanlar olmasa. "Zamanla geçer" dediği zaman karşındaki pis bir kuyuya düşüyorsun. Bana söylendiğinde doğrudan banyoya yönelip kestel kestel kirlerimi çıkarana kadar tenimi ovalayasım geliyor. Hiç mi bir fikir yok aklında, hiç mi bir şey düşündüremedim sana içimde bulunduğum durumla ilgili ve en hakikisi aslında; hiç mi dinlemedin sen beni be canım kardeşim, canım arkadaşım...
"Zamanla geçer"miş...

Sayamadığım aylardır kendime kurduğum cümle bu işte... "Tamam oğlum Borga, zamanla geçecek işte."
Geçmiyor, geçemiyor, bir hal hasıl oldu bende. Öyle ki; gittiğim yerler, tanıdığım insanlar, içtiğim içecekler ve yediğim yemekler bir eleştiriyi hak ediyor benden sürekli... Sürekli bir şeyleri eleştiriyor, onlardan daha iyisini istiyorum. Şimdi şimdi aklıma geliyor sebebi bu durumun...

İŞSİZİM...
Bildiğiniz işsizim. Öyle böyle de değil hani, 2007 yılının Aralık ayından beri "Sabah kalkayım da işe giderken bir poğaça alayım, çayla süper gider" cümlesini kuramıyorum ve bu cümleyi kuramamak beni neredeyse çıldırtıyor. Belirgin bir işin olmaması, iş anlamında bir yere ait olamamak insanı küçük düşürüyor haliyle. Ben de bu eziklik hissini kendimi yücelterek gidermeye çalışıyorum. Ama nasıl haince...

"Hayır" diyorum kendi kendime, "Hayır ben iyiyim, onlar ne istediklerini bilmiyorlar onun için bu iş böyle oluyor" diyorum. Başka bir olayla mı karşılaşıyorum; "Adam sende" diyorum, "Ay öyle olur muymuş hiç?"
Maddi külfetini düşünmeyip bir psikologa gitsem, o zat-ı muhterem, genelde hastanın arkasında asılı duran duvar saatiyle döver beni... Bundan neredeyse emin gibiyim. Bugün bunu düşündüm işte;
Neden bu kadar kötü durumdayken hala kendimi bulunmaz hint kumaşı olarak görüyorum ki? Kendi kendini küçük düşürmekten kurtarmanın bir yolu da bu olsa gerek. Ayıp!

Şimdi tekrar dışarı çıkacağım ve soğuğu hissedeceğim. Belki bu sefer kendimi çok üstün görmeyeceğim ama kendimi hakir görmekten alıkoyamayacağım kendimi... Kendime sorduğum zaman omuzlarımın giderek birbirine yaklaşmasının sebebini, gene kendime kısa ve öz bir cevap vereceğim: "Zamanla geçer!"

1 yorum: