28 Ocak 2010 Perşembe

Neyi Ne Sanırdım - 3

Neyi Ne Sanırdım yazı dizimize devam edelim. Devam edelim ki, belki birilerini biraz olsun neşelendirebiliriz ki o zaman ne mutlu bana…

Çocukluğumun bir kısmı Denizli’de geçmişti. Bilmeyenler için küçük bir Denizli turu yapalım: Denizli’nin tozu, kızı ve horozu meşhurdur… yeterli sanırım. Gerçekten özellikle o dönem Denizli’de yapılacak çok şey yok, özellikle benim için yok. Tüm Denizlilileri tenzih ederim, hepsini ayrı tutarım ama şehir gelişmemiş işte… Atarici bile yok, o işi Antalya’da yapıyoruz. Futbol oynayacak adam yok okulda falan. Eski Fenerbahçeli, o zamanlar Denizlispor’da oynayan Bahtiyar Abi vardı, komşumuz ve aile dostumuzdu, oğluna ve bana futbol öğretmeye çalışıyordu ama öğretimi de futbol oynaması gibiydi. Kızınca bize kafa atacak diye korkardım. Dolayısıyla profesyonel futbol yaşantım da başlamadan bitti diyebilirim.

Çamlık diye bir mesire alanı vardır Denizli’de, mangal yapmaya gidilir. Dolmuşa atlayanın gelebildiği bir yer, hava güzelse ve pazarsa dumandan göz gözü görmez. Bizler oraya karlı günlerde giderdik. Sucuk yapardı babam, biz de annemle kardan adam yapardık. Hiç öyle kardan adam eridi üzüldüm travmaları yaşamadım bu da ek bir bilgi olarak amme ile paylaşılsın.

Havanın güzel olduğu zamanlar ise en büyük eğlencemiz Pamukkale’ye gitmekti.

Pamukkale Denizli’nin 14 km uzağında bir turizm cenneti. Çok meşhur şimdi. O zamanlar o kadar meşhur değil. Özellikle yerli turist pek rağbet göstermemiş oraya. Yabancı turistler de yazın hücum ediyor. Biz yazları antalya’da olduğumuz için bahar aylarında Pamukkale’de zaman öldürürdük ailecek.

Dedik ya; o zamanlar pek rağbet görmemiş, yeni yeni kuruluyor turizm cenneti… O yeni kurulan otellerin, motellerin kredi isteklerini de benim babam onaylıyor bankada. Otellerden bir tanesi de (yanlış hatırlamıyorsam Kale Otel’di) babama jest olsun diye üyelik vermiş. Biz de gidip oranın havuzundan faydalanıyoruz.

İşte biz o otele giderken Pamukkale’nin girişinde başlayan beyaz bir şeylerin önünden geçiyoruz. Arabanın arkasında oturan bendeniz sürekli konuştuğum için etrafıma bakma ihtiyacı bile duymazdım çoğu zaman. Baktığım zaman ise sorardım elbette. İşte malum soru yine bir Pamukkale seyahatimiz sırasında soruldu tarafımdan babama…

“Baba, bu beyaz şeyler ne?”

“Kar oğlum”

“Aaa! Dursana oynayalım baba!”

“Oğlum yüzmeye gidiyoruz şimdi sırası mı?

“Ya baba, iki dakika hadi.”

“Oğlum yanımızda eldivenimiz falan yok, üşütürsün hasta olursun, sonra yüzmezsin.”

“O da doğru babacığım. Ama baba, bir dahaki gelişimizde eldivenleri de getirirsek oynarız değil mi?”

“Oynarız oğlum.”

Bu arada babamın yanında oturan annem kıs kıs gülmekte. Buradan sesleniyorum ikisine de…

Sizin gibi ebeveyn olmaz olsun. Masum bir çocuğun bilgi açlığıyla oynamanın ne alemi var? Genç bir dimağı, taze bir zihni yanlış bilgilerle bulandırmaya ne hakkınız var? Sizi mahkemeye versem donunuza kadar alırım aslında ama ailedensiniz…

Neyse efendim, diğer Pamukkale seferlerimizde ben ya eldivenleri unuttum ya da babam “Oğlum şimdi yüzmeye gidiyoruz boş ver kardan adamı, Çamlık’ta yapıyoruz işte kardan adam” diyordu ve beni kandırıyordu.

Peki benim travertenleri kar zannetmem neyime mal oldu biliyor musunuz?

Gazi Mustafa Kemal İlkokulu/Denizli

4. sınıf

Ders: Coğrafya

Konu: Turizm Bölgelerimiz

“Çocuklar bildiğiniz gibi şehrimizin de önemli bir tatil beldesi var. Pamukkale de kısa zamanda dünyanın en önemli tatil merkezlerinden biri olacak ve yurdumuza döviz kazandıracak.”

Bu lafı duyar duymaz şiddetle parmak kaldırıyorum.

“Efendim Borga?” diyor sayın hocam Hacer Şevken…

“Öğretmenim, Pamukkale’de sıcak havalarda bile kar oluyor, dolayısıyla turistler hem karın hem de yüzmenin keyfini çıkarabiliyorlar. Bu durum Pamukkale için çok güzel değil mi?”

Sınıfta bir uğultu başlıyor o an.

“Oğlum ‘kar’ dedi lan travertenlere, salak lan bizim bu Borga” diyor Uğur salağı oradan, Barış şişkosu da destekliyor “Evet lan. Kar zannetmiş lan onları…”

Sonuç: Utanç

Acilen Antalya’ya taşındık. 5. sınıfı Antalya’da okudum ben.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder